İZMİR'İN FAYTONLARI

BEREKETLI TOPRAKLAR

DOĞU KARADENİZ 2013

BERLIN ve HAMBURG

Ilk Fotograf Sunumum.

2 Aralık 2015 Çarşamba

FAS gezisi Güncesi

FAS GEZİSİ

            Daha çalışma yıllarımda sanırım Atlas dergisinde Fas hakkında okuduğum makale, hele Marakeş’deki Jemaa El Fna meydanı çok ilgimi çekmişti ve ‘’Mutlaka burayı görmeliyim’’ demiştim.  Yıllar sonra oğlum internetten araştırırken Air France’ın promosyon biletlerini buldu ve mart ayında biletleri aldık. Gezimiz 16 Kasımda başlayacak ve 23 kasımda dönecektik.

            Kasım ayı geldiğinde bende heyecan başladı. Tam da gezimizin arifesinde Paris’te terör saldırıları olunca benim keyfim kaçtı, hatta geziyi iptal etmeye dahi niyetlendim. Çünkü yolculuğumuz Paris üzerinden aktarmalıydı ve bize Türk olduğumuz için bir sürü soru soracaklardı. Eşim ve oğlum gitmekte direnince ben de hazırlıklara başladım. Lonely Planet, Geo ve Atlas dergileri, internetten ülkede görülecek yerler hakkında çalışmaya başladım.

16 Kasım 2015
            Nihayet yola çıkma zamanı geldi ve 16 Kasım sabahı önce  THY ile İstanbul’a daha sonra da Air France ile önce Paris’e geldik. Burada polis kontrolünden geçtikten sonra transit yolcu salonuna geçtik ve daha sonra da Casablanca’ya uçtuk. Yanımdaki bey Fas vatandaşıydı. Gezilecek yerler hakkında sohbet etmeye başladık. Kuzeydeki Tanca ve Chefchauen şehirlerinin yollarının çok virajlı olduğunu, bir haftalık sürede tüm şehirlerin gezilmesinin imkansız olduğunu, mesafelerin uzun olduğunu belirtti. Gece saat 23:00 da Casablanca’ya indik. Toplam uçak yolculuğumuz 8 saat sürdü. V Muhammed Havaalanında daha önceden kiraladığımız aracı teslim aldıktan sonra yine önceden rezervasyon yaptırdığımız JM Suits Oteline geldik. Otel kalite bakımından yıldız falan hak etmiyor. Gayet basit bir otel. Fas’da da alafranga tuvalette kuru temizleme sistemi var. Su yok,  Rezervuar musluğu da yere su sızdırıyordu. bide konmuş. Güya müslüman olacaklar.

17 Kasım 2015
            Sabahleyin kahvaltı etmek için kafe aradık. Ancak Fas’daydık, öyle adım başı kafeler maalesef yoktu. Bunun üzerine bildiğimiz kahvelerden birine oturduk, neyse ki kruasan varmış ki kahve ile beraber kahvaltımızı yaptık. Fas’da çay içme alışkanlığı da yok, kahve daha çok tercih ediliyor.

            Kahvaltıdan sonra II Hasan camisi’nin fotoğraflarını değişik açılardan çektik. Casablanca’da sahil muhteşem. Kayalık olduğundan, Atlantiğin açıklarından gelen dalgalar kayalara gelince patlıyor ve muhteşem manzaralar ortaya çıkıyor.

Casablanca’yı detaylı gezmeyi gezimizin sonuna bırakıp Meknes üzerinden Fes’e doğru yola çıktık. Gideceğimiz yol 289 km idi. Meknes’e öğlen vardığımızda çok acıkmıştık, hemen restoran aramaya başladık. Maalesef alışkın olduğumuz restoranlar yoktu, sonunda bir esnaf lokantasını gözümüze kesirdik, salata pizza yiyerek açlığımızı giderdik. Yemekten sonra Fes şehirine doğru yola çıktık. Öğleden sonra saat 16.00 gibi şehire vardık. Modern Fes’de görülecek bir şey yoktu. Surlarla çevrili Medina adı verilen eski şehire gittik ve bir anda tarihe geçiş yaptık. Daracık sokaklar, yüksek duvarlı bahçeli evler, geleneksel Fas kıyafeti giymiş uzun entari gibi cübbeli elbiseli erkekler. Her tarafı kapalı kadınlar, sokaklarda mobilet, at, eşek ile gezenler, üstüne üstlük bir de araç trafiği.  Arabayı korka korka bir yere park ettik, oğlum ve eşim çarşıyı dolaşmaya gitti ben aracın başında durdum. Bu arada zaman geçiyor, hava kararıyordu ve biz daha otel rezervasyonu falan yaptırmamıştık. Nihayet oğlum Riyad el Amina adında riyad modasına uymuş bir butik otel buldu. Fas’da eski geleneksek dekorlu evlere Riyad deniyor.

            Butik otelimizin dekorasyonu çok güzeldi. Adeta Binbir gece Masallarında idik. Otel sahibi de kültürlü, kibar, büyük bir ihtimalle  Avrupa’da eğitim almış bir beydi. Otele yerleştikten sonra sıra akşam yemeğine geldi. Sorunca ‘’Maalesef burada öyle düşündüğünüz gibi yerler bulamazsınız’’ cevabını alınca otelde yemeğe karar verdik.  Yemekten sonra Otel sahibi ile gezilecek yerler ve en kısa sürede çöle nasıl çıkarız? Sorularına cevap aradık. Otel sahibi çöle asıl çıkış noktası ve bir kamp yeri olam Merzuaga ‘ya gitmemizi Önce çölü görmemizi daha sonra da Marakeş’e geçmemizi önerdi.  Haritadan incelediğimizde Fes Merzuaga arasının  560 km olduğunu gördük. Çölü gördükten sonra da Merzouga dan Marakeş’e de 500 km yol gözüküyordu. Yol çok uzundu, once Marakeş’e gitmeye karar verip, odalarımıza çekildik ve uyuduk.

  
18 Kasım 2015
Sabah olunca kahvaltıyı yine otelde yapıp Medina’yı ( eski şehri) keşfe çıktık.

            İlk olarak deri işkenen dabakhaneleri görmek istedik. Ancak turizm dergilerinde gördüğümüz renk renk boya dolu havuzlu dabakhane UNESCO tarafından korumaya alınmış büyük bir restorasyon geçiriyordu. Bunun üzerine çarşıda dolaşmaya başladık.  Dolaşırken tabii ki bir sürü insan peşimize takılıyor, rehberlik yapmak istiyordu. Birşey sorup da cevap aldığınız taktirde hemen bahşiş istiyorlar.  Öğleye kadar Riyad’da gezdikten sonra yönümüzü Rabat Casablanca üzerinden Marakeş’e çevirdik. Fes Marakeş arası 528 km yol bizi bekliyordu. Öğleye doğru Rabat’a geldik, sahil kısmında arap ülkelerinin kısa mesafe deniz taşımacılığında kullandıkları dhow tipi tekne restorana dönüştürülmüştü ( Le Dhow) gayet te şık ve temiz görünüyordu, üstelik Avrupa’lı müşteriler de vardı. Burada yemek yemeğe karar verdik.

            Marakeş’e akşam saat 21:00 gibi vardık. Bu şehrin trafiği tam bir felaket kavşakların bazılarında trafik lambası yok. Onlarca mobilet, motorlu araçlar her yöne doğru birlikte hareket etmekte, hele bir de medina eski şehir kısmına girerseniz işin içine atlılar, eşeğe binenler, bisikletliler de giriyor işin içinden iyice çıkılmaz oluyor. Bu trafikte daha önceden rezervasyon yaptırdığımız El Andolusia otelini bulup yerleştik. Bu otel de kalite bakımından yıldızı hak etmiyor. Eski bir otel, tuvaletlerde yine su yok. Üstelik bideler de banyoya konmuş.  Bide ve alafranga tuvalet farklı yerlerde yani! Kuru temizlemeye devam!..

19 Kasım 2015
            Ertesi güne Majorel Bahçesini gezmekle başladık. Buradaki kaktüs çeşitlerine bayıldım.  Bahçeyi gezmeyi tamamladıktan sonra şehrin modern bölümünde biraz yürüyüş yaptık ve öğleye doğru meşhur Jemaa el Fna meydanına gittik. Burası Marakeş’in kalbi ve tam bir çılgınlık diyarı. Yılan oynatanlar, maymun oynatanlar, dans edenler, diş çekenler, protez satanlar, seyyar yemek satıcıları ne ararsanız var. Birşey almaya kalktığınızda veya fotoğraf çekmeye niyetlendiğinizde onlarca satıcı ve hayvan oynatan peşinizden koşup bahşiş istiyor.  Bu meydan akşamları çok kalabalık oluyor. Burada biraz oyalandıktan sonra Sukh denen kapalı çarşılara daldık ve buradaki esnafı ve alışveriş yapanları gözledik. Fotoğraf çekmek yine izinle, hele bayanlara yeltenmeyin bile… Fas fotoğraf bakımından zor bir ülke. Mutlaka izin almak gerekiyor. İzin almadan fotoğraf çektiniz mi çok kızıyorlar ve hemen bahşiş için peşinizden koşuyorlar.  Çarşıda epey dolaştıktan sonra yorulunca otele döndük, biraz dinlendikten sonra şehrin yeni kısmında bize uygun, modern gençlerin takıldığı bir restoran bulup yemek yedik.

20 Kasım 2015
            Bugün oğlum otelde kalıp havuza girip güneşlenmeyi tercih etti, biz de yine medina bölgesine gidip sokaklarda kaybolmayı tercih ettik. Önce tarihi Koutobia Camisi’ne gittik  orada rehberli bir turist grubunu takip ederek gezmeye başladık, çarşıya gelince grubu bırakıp sokaklara daldık. Bir dükkanda satıcı fotoğrafa meraklı olunca biraz sohbet ettik. Bana Berberi kıyafeti giydirdi ve fotoğrafımı çekti.  2-3 saatlik bir dolaşmadan sonra yine Jemaa El Fna meydanına geldik. Burada yılancılara bahşiş verip yılanı boynuma doladım ve fotoğraf çektirdim. Daha sonra ilginç kıyafetli bir su satıcısıyla karşılaşıp Banu’da ben de fotoğraf çektirdik.  Epey yorulmuştuk, bir AVM nin içindeki restoranda yemek yiyip otele döndük biraz uyuyup dinlendik. Çektiğimiz fotoğrafları gören oğlum ‘’Hadi gidelim ben de yılanlarla fotoğraf çektirecem’’ deyince soluğu yine meydanda aldık. Bu sefer günbatımında rahat bir şekilde meydanın fotoğrafını çekmek için etraftaki cafelerin birinin  terasına çıktık.             Akşam yemeği için yine medina bölgesinde bulunan Nomad adlı restorana gidip Fas yemekleri yemeği tercih ettik. En meşhur yemekleri Tajin, kuzu veya tavuk etiyle yapılıyor, kuskus ve çeşitli soslar ise servis yapılıyor.

21 Kasım 2015
Bugün Atlas dağları’na tırmanıp berberi köylerini gezeceğiz, oradan da Ourzazate şehine gideceğiz. Yolumuz 300 km kadar var ve büyük bir bölümü de çok virajlı. Bu nedenle sabah saat 6 da kalkıp 7 de yollara düştük. Yola çıktıktan kısa bir müddet sonra Atlas dağlarına tırmanış başlıyor. Fas’da yollar çok düzgün, paralı duble yol şeklinde, büyük şehirlere yaklaşınca otoyol kalitesine ulaşıyor. Ancak şehirler arası yollarda çok sıkı tafik kontrolü var. Yolumuzun başında hatalı sollamadan dolayı polis tarafından durdurulduk, neyse ki Türk olduğumuz için ceza yazmadılar.  Dağ yollarında sürekli yol bakımı vardı. Öğlene doğru 2260m rakımlı  Tizi’n Tişka geçidinden geçip alçalmaya başladık. Coğrafya da bir anda değişti, artık önümüzde geniş düzlikler, alçak tepe eteklerinde kurulmuş köyler yeralmaktaydı. Bitki örtüsü de dikenli çalı şeklindeydi. Yolda tezgahlarda çölden çıkartılan taşlar arasında oluşmuş bitki, hayvan fosilleri, içinde çok güzel kristaller oluşmuş taşlar satılmakta.
Ourzazate’ye gelmeden bir saat once Tiseldi İgrem N’Udal‘da bir kavşak var. Buradan tali yola saptık, yaklaşık 20 dakika sonra UNESCO Dünya mirası listesinde olan ve Gladyatör , Esirgeyen Gökyüzü, Cennet krallığı filmlerinin çekildiği 16. yy dan alma  Ayt Bin Haddu köyüne geldik. Köy nehir kenarında içinde turistik hatıra eşya satan küçük dükkanlar var. Odalardaki ilkel ev eşyaları korunmuş durumda.

Köyü gezmemiz tamamlandıktan sonra Ourzazate’ye doğru yolumuza devam ettik. Şehre vardığımızda büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Burdan da Zagora üzerinden çöle çıkmak için en az 4 saat zaman ayırmalıydık, şehirde bir tane dahi şöyle güvenebileceğimiz restoran yoktu.  Yemek faslını unutup şehrin içinde yer alan ve hala oturulan Taurirt Kaspasını gezmek için aracı park ettik. Banu ve Güçlü araçta oturmayı tercih ettiler. Ben dar sokaklara dalıp dolaşmaya başladım.
Kaspayı gezdikten sonra saat 15:00 olmuştu hava kararmadan Atlas dağlarını geçmemiz iyi olurdu, hemen yola çıktık ve 18:00 gibi Marakeş’e vardık. Sabahtan beri açtık, acilen ilk gece yemek yediğimiz Extrablatt adlı restorana gidip yemek yedik ve otele gidip dinlenmeye çekildik.


22 Kasım 2015
Bugün Casablanca’ya dönüş günümüz. Sabah kahvaltı sonrası yola koyulduk. Şehirden çıktıktan sonra aracı ben kullanmaya başladım. Saat 13:30 gibi Casablanca’ya vardık. Öğlen yemeği için oğlıumun bir arkadaşının önerdiği Restaurant Du Port de Peche balık lokantasını liman yakınında bulduk. Lokanta çok kalabalıktı, yaklaşık 25 dakika sıra bekledikten sonra bizi içeri aldılar.
Yemekten sonra Casablanca’yı gezmeye başladık. Sahilin muazzam genişliği ve uzunluğu çok hoşuma gitmişti. Kıyılar kayalık olduğundan okyanusun dalgaları kıyıya yaklaşınca kayalarda patlıyor , bütün sahil bembeyaz köpük oluyordu, tabii bir de müthiş dalga uğultusu. Pazar günü olduğundan Casablanca halkı sahile doluşmuş, kimi yürüyüş yapıyor kimi top oynuyordu. Gece Casablanca’da kalacağımız için otel bulmamız gerekiyordu. Neyse ki internetten Kenzi Sidi Maarouf otelini bulup rezervasyonu yaptırdık.  Casablanca’da bir sure daha dolaştıktan sonra sıra akşam yemek için restoran bulmaya gelmişti. Pazar gecesi olduğu için her yer kapalıydı. Epey bir sure dolaştıktan sonra modern Avrupai tarzda Hippoptamus adlı restoranı bulduk.  Yemek sonrası küçük bir kafeye uğrayıp kahve içtikten sonra  otelimize gidip dinlenmeye çekildik. Otel çok güzel Casablanca’ya gideceklere kesin öneririm.



23Kasım 2015
            Bugün dönüş yolculuğu başlıyor. Saat 6 de uyandık ve 7 de havaalanına doğru yola çıktık. Alana vardığımızda ben ve Banu Air France terminaline gittik,  Güçlü’de aracı teslim etmeye gitti.  Girişte valizler X Ray cihazından geçiyor bu da yetmiyor pasaport kontrolü esnasında açıp bakabiliyorlar. Benim ve Banu’nun yeşil pasaportu olduğu için bizi ayrı bölgede kontrol ettiler ama hangi otelde kaldınız? Yanınızda Dollar var mı? Gibisinden sorularla epey sıktılar.  Oğlumda normal pasaport olduğu için girdiği kuyruk oldukça uzundu, neyse ki uçağın kalkmasına 10 dakika kala uçağa binebildik ki heyecan yapmamız yersizmiş, pasaport kontrolündeki tüm yolcular geldikten sonra 30 dakika rötarla uçağımız kalktı. Saat 14:30 da Paris Charles de Gaulle havaalanına indik. Transit yolcu olmamıza ragmen ve de Türk olduğumuz için polis tarafından tutulduk, pasaportlarımız alındı birtakım kontroller yapıldı, Fas’a neden gittiğimiz sorulduktan sonra serbest kaldık ve akşam 19:00 da kalkacak uçağı beklemek için Duty Free Shoplarda dolaşmaya başladık. Saat 18:30 civarında İstanbul uçağının 20 de kalkacağı anons edilince bekleyişimiz biraz daha uzadı. Nihayet saat 20 de uçağa alındık ve İstanbul yolculuğu başladı. Saat 24  de İstanbul’a indik. Gümrük kontrolü valizlerin alımı tamamlandıktan sonra iç hatlara geçtik ve o1:40 da kalkacak olan THY uçağını beklemeye başladık. İzmir yolculuğu da 2:40 da tamamlandı, aracımızı özel otoparktan aldık ve eve geldik.

            Fas maceraperest ruhlu gezginler için bir yer. Bir de mutlaka çöle çıkılmalı. Fotoğraf bakımından dediğim gibi zor bir ülke. Bol bol bahşiş dağıtırsanız bir de yanınızda arapça ve Fransızca bilen  rehber olursa belki daha rahat fotoğraf çekilebilir.

            Bu gezide biletlerin alımında, otel rezervasyonlarında, restoranların bulunmasında araç kiralamada ve kullanmada, araç kullanırken GPS Navigasyon cihazı ile rota saptayarak bizi gezdiren oğlum Güçlü Tansal’a teşekkürü borç bilirim.


                       


Hiç yorum yok: