İZMİR'İN FAYTONLARI

BEREKETLI TOPRAKLAR

DOĞU KARADENİZ 2013

BERLIN ve HAMBURG

Ilk Fotograf Sunumum.

9 Eylül 2014 Salı

KARS MACAHEL POKUT GEZİSİ


1 Ağustos 2014  Cuma

        Gezimizin programını kış ayından yapmış, biletlerimizi de ilkbaharda almıştık. Nihayet seyahat zamanı geldi ve havaalanına doğru yola çıktık. Alanda bizi Levent Çanakkalelioğlu arkadaşımızın yaptığı bir sürpriz bekliyordu. Yaptığımız geziyi tur şekline sokmuş ve adını KEYFİMİN KAHYASI TUR adını koyup bir de kartona yazıp alanda grubun yerini belirliyordu.

                                             Fotoğraf: Levent Çanakkalelioğlu

        Grubumuz, ben ve eşim Banu Tansal, Levent-Güray Çanakkalelioğlu, Levent-Melahat- Zeynep Yıldız, Ayhan-Sevgi-Arhan Kalaycıoğlu ailesinden ve Serpil İdgü Hanımdan oluşmaktaydı. Hareket vakti gelince uçağa bindik, yaklaşık bir saat elli dakikalık uçuşla saat 18:00 gibi Kars Havaalanına indik. Alanda bizi minibüsü ile gezdirecek Mikail Önder Bey karşıladı. Mikail dünya tatlısı bir insan, espri, neşe, şamata hepsi var. Tam bir turizmci ve daha sonra anlayacaktık ki çok iyi bir şoför.
         40 derecelere varan bunaltıcı izmir sıcağından sonra 20 derecelerdeki kars havası bizlere çok iyi gelmişti. Hava daha aydınlıktı ve en güzel fotoğraf çekme saatleriydi. Hiç vakit kaybetmeden önce Fethiye camisine oradan da Kars kalesine doğru yola koyulduk. Kale ve Panoramik Kars fotoğrafları çektik. Fethiye Camisi Ruslardan kalma bir yapı, onların zamanında tabii ki kiliseymiş ve soğan şeklinde altın kaplama kupolası varmış. Ruslar giderken kupolayı sökmüşler.





           Hava kararınca otelimize gidip eşyalarımızı bıraktık. otelimiz de Kars'da yeni açılan bir otel. Adı,  Hotel Cheltikov ( www.hotelcheltikov.com ) Bu bina da Ruslar'dan kalma taş bir bina odalarda dev şömineler var barok tarzda yapılmış daha önceden doğumevi ve hekim evi olarak da kullanılmış
           Eşya yerleştirme işi tamamlandıktan sonra sıra akşam yemeğine geldi. Daha önceden gittiğimiz Ocakbaşı Restoranda  yöresel yemek olan ejder kebabı yemeğe karar verdik. Ancak bu sefer kebap pek hoşumuza gitmedi. İlk yediğimizde mevsimin kış, havanın da soğuk olması olması belki de yemeği daha cazip hale getirmişti.
           Yemekten sonra yürüyerek şehir turu attık ve termosifon boyutunda semaverde çay demlenen bir kahvede çay içtik. Gece olunca hava sıcaklığı 17 dereceye düşmüştü herkes mont ve kazakları giydi. Bir süre sonra herkese yorgunluk çöktü ve otele dönüp odalarımıza çekildik.

2 Ağustos 2014  Cumartesi
             Sabah güzel bir kahvaltıdan sonra Ani Harabelerine doğru yola koyulduk. Bu sefer harabelerde restorasyon çalışmalarını görünce sevindim.



                                                                    Ateşgede Tapınağı

                                                                       Gagik Kilisesi

                                                                        Polatoğlu Kilisesi

                                                                       Manucehr Camisi

         Ani harabeleri'ni gezme tamamlanınca yakındaki bir kahvede biraz dinlenip Çıldır Gölü'ne doğru yola koyulduk. Kışın üstünde yürüdüğümüz göl şimdi masmavi önümüzde uzanıyordu. Göl kıyısında Atalay'ın Yeri'nde bira balık ziyafeti çektikten sonra Ardahan üzerinden Şavşat'a doğru yol almaya başladık.

                                                                          Çıldır gölü

          Şavşat yakınlarındaki Karagöl de doğa harikası bir yer. Burada bize rehberlik yapacak olan Kenan Kahya ile tanıştık. Kenan da tam bir neşe, espri kaynağı. Karagöl'e kamyonet aracı ile gelmiş. Yanında İstanbul'dan iki bayan misafiri var. Bu bayanlar Tüten Uykut Dağdaş ve Betül Üzrek hanımlar. Daha sonra bizim minibüse dahil olacaklar ve biz İzmir'liler onlara ''İstanbul Sosyetesi ''diyerek bol bol takılacağız. Karagöl'de fotoğraf çektikten sonra rezervasyon sorunundan dolayı burada gecelemeyi iptal edip saat 18:30 gibi Lekoban Yaylasına doğru yol almaya başladık.

                                                                        Şavşat Karagöl


        Önde minibüsle biz gidiyorduk, arkadan da kamyonetiyle Kenan bizi takip ediyordu. Gideceğimiz yer yayla olduğundan devamlı dağ yollarında yükseliyorduk. Yol toprak dağ yolu idi bir kenarı dağın yamacında diğer yanı ise uçurumdu. Zamanla yüksekliğimiz epey arttı bulutlar hizamıza geldi. Sevgi Hanım'ın ilk Karadeniz ve de yayla gezisi olduğu için doğal olarak biraz korktu.Ben de ''Uçağı düşünün Sevgi Hanım, Turkish Airlines!...'' şeklinde espri yaparak onu neşelendirmeye çalışıyordum. Neyse ki gece saat 20:30 gibi Lekoban Yaylasına ulaştık. Bugün bayağı zorlu geçmişti yaklaşık 12 saattir yollardaydık. Bu kadar uzun sürmesine bir neden de sık sık fotoğraf için mola vermemizdi.


            Lekoban yaylasında odalarımız ahşap barakalardı ama içinde banyo WC sıcak su mevcuttu. Odalarımıza yerleştikten sonra yamacın biraz yukarısında yer alan daha büyükce ahşap yapı olan mutfak ve restoran olarak kullanılan binaya geçtik. Yemeğimizi yedikten sonra dinlenmek üzere odalarımıza çekildik.
                                                                 Lekoban Yaylası




3 Ağustos 2014 Pazar

            Sabah güzel bir kahvaltıdan sonra Nacadrev Gölünde piknik yapmak üzere yola çıktık. Burada ayrıca Ziyaret tepe ve Buzul göllerine trekking yapacağız. Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra göl kıyısına ulaştık ve piknik malzemelerini taşımaya başladık. Kenan trekking rotamızı gösterince Banu,  Tüten Hanım ve Betül Hanım hemen trekkingden vazgeçti. Mikail ve Fatih de onlarla kalıyordu. Karadeniz'e hele yaylalara ilk defa gelen Kalaycıoğlu ailesinin trekkinge katılması beni çok şaşırtmıştı, ben bile gideyim mi? gitmeyim mi? şeklinde tereddüt içindeydim ki Mikail ''Git abi yukarıdaki manzaraya değer'' deyince gitmeye karar verdim.
                    Gölün karşı kıyısından yavaş yavaş yürüyüşe başladık. Ancak kısa bir süre sonra parkur eğimi dikleşmeye başladı ve zaman zaman 45 -50 derece açılarda tırmanmaya başladık. Belirli bir noktaya geldiğimizde Kalaycığlu Ailesi akıllıca davranıp geri dönme kararı aldılar. Biz ise sürekli yükseliyorduk ve değişen manzara ve ışık şartlarında sürekli fotoğraf çekiyorduk.  Ancak bazı noktalar öyle zorladı ki fotoğraf makinalarını çantaya koyup ellerimizi de tırmanmak için kullanmaya başladık. Bu trekkingde 3 saat sürekli tırmandık 2975m  zirveye vardık, zirvede daracık bir patikada yürüyüp 45-50 derece meyille 2 saatte de aşağı iniş yaptık.  Bugüne kadar yaptığım en zorlu trekkingdi.
                                                                 Nacadrev Gölü










                                                                   Ziyaret Gölleri




Trekkingin sonunda piknik alanına indiğimizde hepimiz yorgunluktan ölmüştük. Ayaklarımızı göle sokup dinlendikten sonra yemeğimizi yedik, biraz daha oturduktan sonra piknik malzemelerini çöplerimizi toplayıp minibüse doğru yürümeye başladık. Macahel'e daha yolumuz vardı. Yol üzerindeki manzaralar, böğürtlenler, blueberryler de  bizi sık sık durduruyordu.


Yolumuzun üzerinde Kenan'ın babasının evinin olduğu Fındık Yaylası vardı. Yayla önce bulutlarla kendini bizden sakladı. Ancak bir müddet sonra bulutlar gitti ve muhteşem bir manzara ile karşılaştık. Fındık Yaylasında mola verdik Kenan'ın eşi Reyhan Hanım ve şirin kızlarıyla tanışdık. Büyük kızı  İrem tam bir babacı, babasına çok düşkün, daha doğrusu baba kız birbirlerine çok düşkünler. İrem, Yıldız Ailesinin getirdiği şirin güzel elbiseye de bayıldı hemen giydi. İçilen akşamüstü çayından sonra tekrar yola koyulduk.
                                                                   Fındık Yaylası




Akşam saat 19:30 gibi Macahel'in Efeler köyündeki Bumbulay Pansiyona www.bumbulay.com vardık. Burada da evler ahşap ve ahşap ayaklar üzerine oturtulmuş. Odalarda banyo WC sıcak su mevcut orman içinde çok şirin bir yer.  Burdaki ormanların bir özelliği var. Karçal dağlarında yer alıyor ve Türkiye'de ayı popülasyonunun en yoğun olduğu bölge. Biraz Maçahel'den bahsedecek olursak, burası UNESCO koruması altında biyosfer bölge. Yani bölgeye has endemik bitkiler, kelebekler ve böcekler var.  Macahel'de Camili, Efeler, Düzenli, Maral, Kayalar köyleri yer alıyor.

                                                                Bumbulay Pansiyon


Pansiyonda odalara yerleşme ve banyo yaptıktan sonra akşam yemeğine geçtik.

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Sabah 7:30 da kalktık, 8:00 kahvaltı ve 9:00 da teker döner... İstanbul'dan Betül Üzrek ve Tüten Uykut Dağdaş hanımlar da ( sosyete!..) bize katıldılar.   Bu sefer yolculuk Maral şelalesine. Bu şelaleye önceden iniş bayağı zormuş, ancak şimdi seyir terasına kadar ahşap basamaklar ve korkuluklar koymuşlar ondan sonrası biraz daha dikkat isteyen patika. Aşağıda şelalenin döküldüğü bir havuz var. Şelalenin bir özelliği de Türkiye'nin kesintisiz en yüksekten dökülen şelalesi. Düşme yüksekliği 60m. Ziyaretçiler mayo giyip havuzda şelale duş yapıyorlar. Ben fotoğraf çekmek için seyir terasında kaldım. Grup havuza girmek için aşağı indi

                                                                       Maral şelalesi




Şelalede yüzdükten sonra tarihi Maral Köyünde İremit Camisini ziyaret ettik ve Sevda Hanım'ın yerinde öğlen yemeği yedik. Yemekler çok lezzetliydi. Yemekten sonra yine tarihi ahşap bir cami olan Camili camisini ziyaret ettik.

                                                       Sevda hanım'ın Pansiyonu

                                Fotoğraf: Levent Yıldız

                                                         İremit Mahallesi cami

                                                                Camili Köyü Cami

            Camili köyü tam Gürcistan sınırının geçtiği yer. Sınır oluşturulurken halk oylaması yapılmış Gürcistan'a geçmek isteyenler geçmiş, kalmak isteyenler ise kalmış. Sınır çizilirken yaşlı bir kadın kocasının mezarının Gürcistan tarafında kalması üzerine şiddetle itirazda bulunmuş bunun üzerine sınır, mezar Türkiye'de kalacak şekilde o bölgede yeniden çizilmiş. Köyde bir de sınır kapısı var. Bu kapı şiddetli kış şartlarında yollar kapanınca doğum hastalık gibi acil durumlarda protokol geçişlerde kullanılıyor. Bu durumda geçen kişi, bir yakını, onlara refakat eden Gürcü askeri Batuma kadar gidiyor oradan da tekrar sarp sınır kapısında Hopa, Türkiye'ye giriş yapıyorlar. Camili köyünü de gezdikten sonra akşam Bumbulay Pansiyon'a döndük.
              Akşam yermeğinden sonra Dedeler korosu var. En genci 60 yaşında olan grubun en yaşlısı 90 yaşında. Bizlere Gürcü şarkıları söylediler, yöre halk oyunlarını oynadılar ki ne oyunlar... biz oynamaya kalksak nefes nefese kalır oynayamayız. Bizim gruptan Yıldız ailesinden  Zeynep çok güzel performans gösterdi dedelerden biri folklör grubuna katılmaya davet etti.  Dedelerden bir tanesi de 2 yıl öncesi son ziyaretinden Levent Çanakkalelioğlu'nu tanıdı.

5 Ağustos 2014 salı
                Bugün de dünkü zamanlamayla yola çıktık. Amacımız Camili Borçka yolu üzerinden Düzenli köyünü görüp, 1830 rakımlı Maçahel geçidinden geçip borçka Karagöl'e gitmek.

                                                                Macahel geçidi

Bu geçit çetin kış şartlarında öyle bir kar yığılmasına uğruyormuş ki gördüğünüz yüksek gerilim hattı direği kar altında kalıyormuş. Bu gibi durumda Maçahel köylerinin Türkiye ile ulaşımı kalkıyormuş.                                                  Borçka Karagöl de Şavşat Karagöl kadar güzel bir yer. etrafını dolaşabileceğiniz bir patika yol var.

                                                                Borçka Karagöl




Borçka Karagöl turundan sonra daha tenha bir yerde öğlen yemeği için Atanoğlu Yayla yoluna çıktık. Piknik malzemelerini çıkarttık. Yemek yerken hafif olarak yağmura bile yakalandık.

                                                               Atanoğlu Yayla yolu




Yemek yenip ortalık toplandıktan sonra Heba yayla düzüne doğru ilerlemeye başladık. Ancak şiddetlenen yağmurla beraber Bumbulay'a dönmeye karar verdik. Yolda yağmur dindi ve dağlara çöken bulutlar enfes manzaralar oluşturdu.




6 Ağustos 2014 Çarşamba

         Bugünkü programda Gorgit Yayalsı'na yürüyüş var. Bende daha Ziyaret Gölleri yürüyüşü yorgunluğu olduğu için bu yürüyüşe hiç katılmak istemiyordum. Hava yağmurluydu ne bende, nede Banu'da baton vardı, üstelik Banu'nun kıyafeti yürüyüş için yetersizdi. Minibüse bindik ve yürüyüşün başlayacağı yere geldiğimizde ben kesin olarak vazgeçtim, Banu'yu da gitmekten alıkoydum. Bulunduğumuz yer bir mahalleydi 4-5 ev vardı. Şansımıza evlerden birinden gelin çıkıyordu.  Gelinin çıkması epey zaman aldı. Bu esnada bizler de gelen misafirlerle kaynaştık, kapı önü sohbetleri yaptık, sağ olsunlar bizi öğle yemeğine davet ettiler. Yemekten sonra kapı önünde yerel halk oyunları oynandı.






Nihayet ceyizler yüklendi, misafirler araçlara paylaştırıldı gelin hazırlandı ve yola çıkıldı. Düğün Artvin'de olacaktı çünkü. Gelin alayı giderken bizi de Efeler köyüne bırakmayı teklif ettiler. teklifi tam kabul edecektik ki yürüyüşe katılan Melahat hanım Banu'yu aradı. Kızları Zeynep rahatsızlanmıştı, onlar da ailecek geri dönüyorlardı. bunun üzerine gitmekten vazgeçip onları bekledik. Onlar gelene dek doğa fotoğrafları çektik. Levent minibüsün anahtarını almıştı, açıp içinde oturduk. Bir süre sonra oturmaktan sıkıldık. Hanımlar dışarı çıktılar evlerden birinde yaşlı bir hanım vardı, ona kendilerini tanıttılar. Kadıncağız sağolsun  bizi evine davet etti çay ve bisküvi ikram etti. Levent de evin televizyonunun kablosundaki kopuğu tamir etti. Teyze pek memnun oldu. Yaylaya çıkan ekip yağmura rağmen Gorgit'e varmış hızlıca öğle yemeği yemişler ve saat 18:30 gibi minibüse döndüler.

                                Fotoğraf: Levent Yıldız

7 Ağustos 2014 Perşembe
Bugünkü program Rize'de Pokut'a geçiş. Önce Borçka'ya uğrayıp Mikail ile tekrar buluştuk. Burada çay kahve molası verdik ve bu arada ortak Şans topu oyunu oynadık.  Daha sonra yolumuza devam edip Hopa'ya geldik. Burada öğle yemeği yedik ve Pokut'a doğru yolumuza devam ettik. Yolumuzun üzerinde Fırtına deresi vardı ve programda rafting yapma da vardı. Rafting merkezine gelince  önce çelik halata bireysel olarak bağlanıp nehir karşı kıyısına geçiş yapıldı.



Nehir geçişi tamamlandıktan sonra sıra raftinge gelmişti. Herkes mayoları giydi, rafting hocalarından kısa bir eğitim aldıktan sonra rafting noktasına doğru hareket ettiler. Ben ise fotoğraf için kıyıda yerimi aldım.

Şansa bakın ki bizim grup raftinge benim bulunduğum noktadan daha ilerde bir noktada başlamış ve daha ilerde rafting son bulmuş, dolayısıyla benim önümden geçmedikleri için fotoğraflarını çekemedim. Ben başka grupların fotoğrafını çektim.




                                             Keyfimin Kahyası Tur Üyeleri Raftingde
                                Fotoğraf: Dağ Rafting


                                       Fotoğraf: Dağ Rafting


  Pokut'a yaklaştığımızda günbatımını kaçırmak istemiyorduk. geçen yıl Pokut'da bir gece bir gün kalmıştık ancak sis yüzünden çevreyi görememiştik. Bu sefer şansımız yaver gitmişti, hava pırıl pırıldı ve enfes bir günbatımı bizi bekliyordu. Pokut'u gördüğümüzde manzara karşısında hepimiz hayran kaldık.






Pokut'da kaldığımız pansiyondan da biraz bahsetmeliyim.  Pansiyonun adı Platoda Mola. Sahibi turizmin önemini çok iyi kavramış bir kişi. Kalite bir insan, lobideki kütüphane bunu ispatlıyor zaten.  Pansiyona vardığımızda muhteşem bir sofra enfes yemekleriyle bizi bekliyordu.

                                                                  Platoda Mola


                                       Fotoğraf: Levent Yıldız

Yemekten sonra Pokut'u panoramik olarak gören terasa çıktık. ahşap masa etrafında toplanıp şarap partisi yaptık. Bir müddet sonra hava iyice serinleyince montları kazakları giydik. Yetmedi, ateş yakıp etrafında toplandık öyle sohbet ettik. Bu geceyi çok arayacaktık, çünkü, yarın son günümüzdü ve akşam İzmir'e dönüyorduk.


Gecenin ilerleyen saatlerinde uyku ağır basınca odalarımıza çekildik.

8 Ağustos 2014 Cuma 
Ertesi sabah pırıl pırıl bir hava bizi bekliyordu. Geçen yıl pokut'da bir gün kalmıştık ve sisten burnumuzun ucunu görmemiştik. Güzel bir kahvaltıdan sonra odalarımıza gidip eşyalarımızı toplayıp valizleri lobiye indirdik. Bundan sonra grup dağınık olarak Pokut'u gezmeye çıktı. Ben, Banu, Levent ve melahat Hanım ormanlık Sal Yayla yolunda yürüyüş yaptık ve mantar fotoğrafı çektik.















Pokut'da gezimizi tamamladıktan sonra  Yol üstünde Zilkale ve Palovit şelalesini gördük ve
yönümüzü Trabzon'a çevirdik.

                                                                       Zilkale

                                                                      Palovit Şelalesi

Sahil yoluna inince Zaimoğlu Mağazasında durduk ve yöreye has ürünler için alışveriş yaptık ve Trabzon'a geldik. Büyükşehir debdebesi içine girmiştik, uçak için daha vaktimiz vardı Forum'a gidip dolaştık, dondurma yedik hertaraf arap turist doluydu, bir sürü kara çarşaflı bayan.
            Nihayet uçuş zamanımız yaklaşmıştı, havaalanına gittik Kenan, Murat ve Fatih ile vedalaşıp alana girdik. Uçağımız Ankara aktarmalı idi, yaklaşık bir saat rötarlı kalktı ve 9 Ağustos 2014 de sabaha karşı İzmir'e ulaştık.
               Ben ve eşim Banu gezi organizasyonu için Levent Çanakkalelioğlu ve Levent Yıldız'a, Maçaheli bize muhteşem bir şekilde gezdirdikleri ve ağırladıkları için Mikail'e, Kenan'a Murat'a ve Fatih'e çok teşekkür ederiz.

Aynı grupla daha nice gezilere....



























Hiç yorum yok: